Kadıköy
Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’ndaki olayları yerinden takip etmiş biri olarak o
rezilliğin gelişimini ve nedenlerini size anlatmaya çalışacağım. Önce birinci video, sonra kısa bir görüntüsüz bölüm, sonra ikinci video üzerinden gideceğim.
Aşağıdaki
1. videoda görüldüğü üzere Galatasaray maç bitiminde nedense polis halkası
içine alındı. Maç süresince tribünlerde hiçbir taşkınlık yaşanmamıştı. Öyle gereksiz
bir polis halkası taraftarda ‘Sanki bir şey mi yaptık da böyle hareket
ediyorlar.’ psikolojisi yarattı. Ama mesele bu değildi. Fenerbahçe taraftarları
saha ortasında dağınık halde duran Fenerbahçeli futbolculara “Bu taraftar sizinle gurur duyuyor!”
diye tezahüratlarda bulunuyordu. Taraftar bir süre stadyumu boşaltmadı. Aslına bakılırsa
olaylar olmasaydı stadyumdan çıkmak zorunda kalmasaydık daha da beklerdik. İlk
dakikalarda gördüğünüz dumanlar tribünlerde yakılan meşalelerden geliyor. 47. Saniyede
sahaya atıldığını gördüğünüz meşale kimseye atılmış bir meşale değil. Aşağıda özel
güvenlik var, ama meşale eli arkasında kenetli duran özel güvenliğe değil, öylesine
sahaya fırlatılıyor. Henüz kale arkalarında hiçbir olay yok.
1. videodaki 2. dakikada Galatasaray kendiliğinden, olay yokken, tünele doğru ilerliyor. 2’’38’de bir meşale atılıyor şeref tribününün olduğu kapalı tribünden; kalabalığın ortasına bir yere düşüyor, kimse önemsemiyor; çünkü devamı yok, tek bir meşale atılmış. Herkes sakin.
Anonsu
duyduğumuz 3. dakikada kameranın çektiği açıya göre sol taraftaki Telekom kale
arkasının bize yakın alt köşesindeki taraftarla polis arasında bir gerilim
yaşanıyor. Henüz sökülmüş koltuk göremiyoruz ortalarda. Polis parmaklıklara
kadar yaklaşmış taraftarı geri püskürtüyor, henüz biber gazı kullanılmamış. Sanırım
sahaya atılan meşaleler var ve muhtemelen üç beş dangalak sahaya atlamaya
kalkmış olmalı. Sonra, 1. video 5. dakikada, o köşede malzeme olduğunu gören
basın mensupları oraya doğru koşmaya başlıyorlar. Basın koştuğuna göre korkacak
bir durum yok ortada, tehlike olsa basın gitmez.
Polislerin
bir şey yapmayacağını bilen taraftar isyan duygusuyla, cesaretle koltukları söküp
sahaya, polise atmaya başlıyor ve aslında bir yandan da yavaş yavaş tribünlerden
çıkıyor. Nitekim videonun sonunda stadyumu dolaşan kamera tribünlerin yavaş
yavaş boşalmakta olduğunu gösteriyor.
Bu paragrafta anlatacaklarımın kayıtları yok, gördüklerimi yazacağım: Polis tam sahanın köşesinde, saha
çizgilerinin üstünde bekliyor. Maratondan tek bir yabancı madde bile atılmıyor.
Kale arkasındaki taraftar koltukları söküp attıkça polis anlamsız yere geri
çekilmeye, daha ziyade kaçmaya başlıyor. POLİS KAÇIYOR? İşin ilginci tribünlerden sahaya
açılan kapılar kilitli değil. Taraftar kapıyı açarak rahatça sahaya giriyor ve
polis onu geri püskürteceğine kaçmaya başlıyor. Hâlbuki polis o noktada
kalkanları kullanarak, hattâ cop kullanarak sahaya girenleri püskürtse hiçbir
sorun çıkmayacak. Burada bence polis taraftarı kışkırtmaya çalışıyor.
2.
videoya geçiyoruz… Sahaya girenlere bakın lütfen, toplasanız on beş, yirmi
kişi, arkası gelmiyor bile ve buna rağmen polis kaçıyor. Bunu gören
tribünlerden başkaları da sahaya girmeye başlıyor, sayı artıyor, polis tünele
doğru resmen kaçıyor. Polis kaçıyor diye özel güvenlik de görev yerini terk
edip disiplinden kopuyor. Bu esnada maraton tribününden de atlayanlar oluyor;
ama on kişiyi geçmez maratondan atlayanlar. (Maraton tribününden plastik tabure
atılıyor, onlar tribünde ne arıyor anlamadım. Güvenlikçilerin herhalde?) Kale
arkasından giren taraftar aynı koltukları kaldırıp kaldırıp polise atarak
ilerliyor. Karşı tribünden hiç koltuk atılmıyor dikkat ederseniz, hep kale
arkasından sökülen koltuklar tekrar tekrar atılarak ilerleniyor.
2.
videonun 35. Saniyesinden itibaren biber gazı sıkılmaya başlanıyor. Yani taraftar
giriş tünelinin önüne kadar gittikten sonra. Biber gazıyla birlikte taraftar
tekrar geldiği tribüne dönmeye başlıyor. Kalabalığın arkasındaki kesimin bir
şey yaptığı yok zaten, sürü psikolojisiyle sahaya girmiş, üstüne gelenleri görünce
geri kaçıyor tribüne. Dikkat edin maratona kaçan insan sayısı on, en fazla on
beş. Migros kale arkasından (sağdan) giren yok, sadece meşale atlıyor ki zaten
yarısından fazlası boşalmış bile. Birileri Migros tribününde de -nedense açık tutulan-
kapıdan sataşıyor polise; ama sahaya giren yok (görüntü incelense sahaya sızmış birkaç kişi görülebilir), sekiz on tane de koltuk
sökülmüş. İşte bu sırada biber gazının kokusu bütün tribünleri sarıyor. Az önce
sahaya giren kalabalığın olduğu Telekom tribünü 2. videonun 2. dakikasında neredeyse
tamamen boşalmış. Yani sahaya girilmesi ve sahanın boşaltılması 2 dakikalık bir
süre. Videonun sonuna doğru polisin yoğunlaştığı yer Migros kale arkasında
(sağda) bahsettiğim açık tribün kapısının olduğu yer. Ancak daha fazla
dayanamıyoruz ve boğazımız, gözlerimiz yanarak, öksürerek kaçmaya, tribünleri
boşaltmaya başlıyoruz. Bir kısım insan tribünün üstüne koşup sarkarak temiz
hava çekmeye çalışıyor.
Olayları
başlatan aslında biber gazı oluyor; çünkü maraton tribünü hiçbir olaya karışmamışken
biber gazını yiyince kudurmuşa dönüyor. Merdivenlerde ve çıkışta polis aleyhine
konuşmalar, sloganlar başlıyor. Caddede görüyorum ki maratondan çıkan polise
sövüyor ve eline geçeni fırlatmaya başlıyor. Hiç yeri yokken maraton seyircisi
sinir küpüne dönüyor. Özellikle bu ifadeyi kullanıyorum; çünkü maratonda maçtan
dolayı özel bir kızgınlık, çıldırmışlık yoktu. Herkes mağlubiyeti ve
şampiyonluğun kaybedilişini olgunlukla karşılamıştı. Futbolcuları alkışlamıştı.
Polisin
kale arkasını zamanında kontrol edememesi ve daha kötüsü onların sahaya
girmesine göz yumup kaçması bence bilinçli yapılmış bir hareketti. Kapıların açık
olması, polisin giriş tribününe kadar kaçması bence bilinçliydi. Yok, bilinçli
değildiyse böyle polis olmaz. Bu kadar korkak, yaptığı işi beceremeyen adama
güvenilmez.
O günkü
sorumlu kimse bu işin hesabını vermeli. Fenerbahçe Kulübü bu işin takipçisi
olmalı.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder