Devlet Tiyatroları'nın demeyeceğim, tiyatro tarihinin en berbat sahnelerinden ikisi İrfan Şahinbaş ve Stüdyo Sahne.
İki sahne yan yana, GİMAT'ta. Ankara'yı bilmeyenler için söyleyeyim, GİMAT'ın açılımı: Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Toptancıları. Toptancıların ortasında iki sahne. Yakınlarında yerleşim yeri yok. Villalar, apartmanlar, siteler, hattâ gecekondular bile yok. Hemen yanında makina parkı var, kamyonlar, kepçeler, römorklar var. Civarı toptancı depolarıyla dolu.
Bir tiyatro için hayatınızda görüp görebileceğiniz en kepaze mekanda iki tiyatro... ve giderek genişleyen bir yerleşim. Yeni yeni çalışma alanları yapılıyor. Tenis kortları, voleybol sahaları yapılmış. Gişedeki kızın dediğine göre düğün salonu varmış. Her yer yemyeşil, güzel güzel ağaçlandırılmış, çiçekler açmış. Tüm bunlar ne için anlayabilmiş değilim!
Ulaşım mı? Arabası olmayanlar için oyundan bir saat önce Büyük Tiyatro'nun yanından otobüs kalkıyor. On beş dakikada tiyatroya gidiyor ve siz orada kırk beş dakika oynunu başlamasını bekliyorsunuz. Neden? Gördüğüm kadarıyla arabası olmayan bazı oyuncular da aynı otobüsle oraya gidiyor. Yani bu derece gidilmesi zor bir yerde... iki tiyatro: İrfan Şahinbaş ve Stüdyo Sahne...
İçerisi tam teşekkül. Yok yok. Gittiğim son oyunda sahnede deniz vardı. Bildiğiniz deniz. Tüm sahne suyla doldurulmuş, havuz oluşturulmuştu. Etraf ışık, projektör kaynıyor. Ne tarafa baksanız kumanda masası var. Altyapı tamam... ama seyirciler âdeta işkence çekiyor. Birinde numarasız ve düğün salonu gibi eğimsiz, düz bir zeminde, önünüzdeki kafalardan bir sağ bir sol sıyrılarak; diğerinde ise metal bir tribüne monte edilmiş kumaş koltuklara oturarak seyredebiliyorsunuz. Akustik mi? Gülünç olmayın! Ne akustiği, rezalet. Ses duyuluyor elbette; ama tiyatro seyrettiğiniz hissini alamıyorsunuz.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü nasıl bir düşünceyle bu iki sahneyi (ve nedense çevresini) beslemeye devam ediyor ben çözemedim. Yalnızca şunu söylemek isterim, oyunlara gelen hemen hemen herkes mutsuz. Allah rızâsı için şu sahneleri düzgün yerlere taşıyın ve tiyatro dünyasını bu kepazelikten kurtarın.
tiyatro deyince ne anlıyosun merak ettim?? tiyatronun çevresiyle birlikte geliştirmesi kadar daha doğal ne var bilmiyorum..
YanıtlaSililla lüks semtlerde mi olması gerekiyor.. çevresinin ağaçlandırılmasını anormal karşılamana hele hiç anlam veremedim.. evet bilmeyen için gidilmesi zor bir yer ama bilen için çok da zor olmasa gerek macunköy metro durağından taksiyle en fazla 5 tl yazar ya da istanbul yolu Acity den yine aynı..ayrıca servisi de varmış bilmeyen için, yani imkan sağlanmış.kalkış saatini gidip şikayet edebilirsin.. cüneyt gökçer sahnesi hakkında fikrini merak ettim doğrusu bilen bilmeyen farketmez ulaşımı herhalukarda daha zor..hatta araban yoksa yada çayyolunda oturmuyorsan geç biten oyunlar da zor değil imkansız..bu senin blogun istediğini yaz tabi ama nası gidilir yazınca google a bu anlamsız sayfa geliyor..ben rahatsız oldum sadece senin de ankaralı olmadığın belli zaten yani pek yol tarifi veriyor gibi değil yazdıkların...neyse kusura bakma..
Ankaralıyım ve yol tarifi vermek gibi bir derdi yok bu yazının. Yol tarifi arayınca bu yazı çıkıyorsa Google'ın ayıbı, benim suçum ne!... Ve yazının içeriğinin eleştirdiğiniz noktayla alakası yok. Benim tiyatronun çevresinin geliştirilmesiyle bir derdim yok; ama orası 'tiyatro' değil. Keşke 'tiyatro' olsa da çevresi geliştirilse. Teknik olarak 'tiyatro' değil yani. Bir kere oturma düzeni olarak yazlık delta koltuk kullandığından ve 'bulduğun yere otur' felsefesiyle seyirci aldığından tam bir skandal.En iyi yere oturacağım diye birbirini itip kakan insanlarda tutun da oturduktan sonra sandalyesini sağa sola kaydırarak oturma düzenini bozana kadar. Oturma tribünlerinin rahatsızlığına ise diyecek yok zaten. Akustik deseniz, skandal ötesi. İnsanlar denemişler ve en iyi sesin amfi tiyatroda yayıldığını bulmuşlar. Elbette her yere amfi yapacak değiliz; ama yayla gibi de tiyatro olmaz... kaldı ki madem tiyatro yapılacak ya Eryaman'a ya Batıkent'e yakın yapsınlar. Orası ne öyle!.. Servis mi? Haklısınız, küçük servis geldiğinde insanlar kafasını eğip ayakta gidiyorlar; ama olsun... Evet, Cüneyt Gökçer de merkez için çok zor; ama hiç değilse yerleşim yerlerinin ortasında, bir yere kolaylık sağlayıcı hizmet götürülmüş ve hatırladığım kadarıyla oranın da akustiği kötüydü.
Sil